Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
11/12/2017

Anathema'nın solisti Vincent Cavanagh, Postkolik'in sorularını yanıtladı

Progresif krallları yeniden Türkiye'de. Anathema, yeni albümü The Optimsist için İzmir, Ankara ve İstanbul'a geliyor. Vincent Cavanagh, sorularımızı yanıtladı.


Vera Müzik ve Freebird Agency organizasyonu ile 16 Aralık’ta İzmir Arena’da, 17 Aralık’ta İstanbul Volkswagen Arena’da ve 18 Aralık’ta da Jolly Joker Ankara'da sahne alacak olan Anathema'nın solisti Vincent Cavanagh, Postkolik'in sorularını yanıtladı.


The Optimist, Anathema’nın 11. stüdyo albümü; hem harika, hem kavramsal bir anlatımı var hem de eski albümünüz A Fine Day to Exit ile kuvvetli bağlar kurmuş. Bu büyük bağlantıyı nasıl bestelediniz? Bu fikir baştan beri var mıydı yoksa albümü kaydederken kendiliğinden mi şekillendi?
Bu hikâye yazım aşamasının başlarında ortaya çıktı. Bu albümü yazılı bir anlatımdan ziyade bir film gibi görüyoruz. Şarkılar ve ortam kayıtları bir filmin sahnelerini andırıyor. Giriş, Kalifornia San Diego’daki kumsalda ‘A Fine Day To Exit’in bittiği yerden başlıyor. Buradan başlayarak The Optimist’in Los Angeles ve San Fransisco’dan geçerek Oregon’daki Springfield’a doğru giden, oradan da hiçliğin ortasına varan yolculuğunu takip ediyoruz. Vardığı yerde mücadelesi bir çözüme ulaşıyor. Tam da bu noktada beklenmedik ancak doğru bir karar alıyor.

Önceki albümlerinizle bu albümün arasında müzikal bir bağ olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette, tüm albümlerimizde şarkıları birbirine bağlayan küçük ipuçları var. Özellikle de bu albümde. Sözlerde, melodilerde, pasajlarda, orada, burada… Ama onları arayıp bulmayı dinleyicimize bırakıyoruz, ben size nerede bulacağınızı söylemeyeceğim. Kendinizi müziğe teslim ettiğinizde zaten fark edeceksiniz.

Judgement’ten sonra tarzınız keskin bir değişim geçirerek daha progressive ve metal dışı bir yöne gitti. Önceki albümlerinize dönüp baktığınızda neler anımsıyorsunuz?
Aslına bakarsan en büyük değişim Judgement’dan da önce oldu. 1997 yılında çıkan dördüncü albümümüz Alternative 4, bir öncekinden epey farklıydı. Tıpkı Pink Floyd’un The Wall dönemi gibi. Karanlık ve atmosferikti. En başından beri deneysel müziğe inanıyor ve müzikal zevkimizin değişeceğini biliyorduk. İlk albümlerde deneysel müzik pasajları, ortam sesleri, saykodelik, klasik müzik, “spoken word” pasajlar gibi birçok şey denedik. Hiçbir zaman tek bir tarzın içinde olmaktan mutlu olmadık.
 


2017 Progressive Music Awards’da “Yılın Albümü” ödülünü kazandınız, bu başarınız ile ilgili yorumunuz nedir?
Çok gururluyuz. Albümlerimiz bizim için her şey demek. O albümleri kan ter içinde yapıyoruz, onları takıntı haline getiriyoruz ve her bir detay üzerinde uzun süre çalışıyoruz. En sonunda en büyük ödül; bittiğini ve onu değiştirmek için yapılacak hiçbir şey kalmadığını bilmek. Tabii ki bu aşamadan sonra dinleyicilerimizin de bu sonucu beğendiğini görmek büyük bir ödül. Bu tarz ödüller de müzisyenler için daima motive edicidir, demek ki sadece dersimize iyi çalışmamışız, ortaya benzersiz bir sanat eseri de çıkarmayı başarmışız.

The Optimist’te bir tane de gizli şarkı var. Albüme gizli şarkı ekleme fikri nereden çıktı ve bu şarkıyı gizli olması için seçmenizin özel bir nedeni var mı? Bu şarkı bir sonraki Anathema hikâyesini mi işaret ediyor?
Dinlediğiniz şarkıda başkarakter (The Optimist) ilk duyduğu şarkıyı (Back To The Start) yazmaya çalışıyor, ancak bir yandan kızı ondan portakal suyu istiyor. Aynı anda odanın diğer yanında duran muhabbet kuşu sürekli bağırıyor. Bütün bunlar hikâye başlamadan önce de olmuş olabilir sonra da… Söylemiyoruz. Ama eğer gelecekte bir devam hikâyesi olacaksa, bu hikaye, The Optimist’in çocukluk hikâyesi olabilir. Bu üzerinde durmaya değer bir konu bizim için. The Optimist’i içinde bıraktığımız sonsuz sarmalı bu öykü için açabiliriz.

Anathema, Türkiye’deki en popüler İngiliz gruplarından biri, burada birçok kez konser verdiniz. Türk hayranlarınızla bağınız hakkında nasıl bir yorum yapmak istersiniz?
Türkiye’de Anathema’ya olan bu büyük bağın sebebinden emin değilim. Sadece şunu söyleyebilirim ki, bizim şarkılarımız her zaman gerçekti. Kendimizi çok açık ve dürüst bir şekilde ifade ediyoruz. Bu durum bazen dinleyicinin bir parçaya daha kolay bağlanmasını sağlıyor. İnsanlar kendi hayatlarına ait bir şeyler buluyorlar ve bu çok güzel bir şey. Hiç tanışmamış olmanıza rağmen bir kişinin sizin nasıl hissettiğinizi anlaması size kendinizi daha az yalnız hissettiriyor.
 

The Optimist: