Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
07/10/2016

Tim Burton özel röportajı Postkolik'te

Yeni Tim Burton filmi Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları, 30 Eylül’de vizyona girdi. Twentieth Century Fox’tan Tim Burton röportajını aldık ve usta yönetmenin çok özel sırlarını öğrendik.

Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları kitabını ilk ne zaman okumuştun?
İki sene önceydi. Piyasaya sürüldüğü ilk günler kitabın çıktığını gördüğümü hatırlamıyorum, ama birileri bana gönderdi. Açıkçası hakkında fazla bir şey bilmiyordum. Ancak bu bir yandan benim için iyi oldu. Çünkü bir eseri önyargılara sahip olmadan okuduğunuzda daha taze bir başlangıç yapabiliyorsunuz. Her ne kadar romanın yayımlanmasının üzerinden zaman geçmiş olsa da, bana yeni bir şey keşfettiğimi hissettirdi. New York Times’ın eser hakkında söylediklerine değil, kitabın içeriğindeki olumlu şeylere tepki veriyordum. Hiçbir dış etken olmadığında kitaptan saf bir karşılık alabiliyorsunuz.

Rolling Stone dergisi filmi “farklılara övgü” olarak tanımlamış. Ancak bu söylem sizin her filminiz için söylenebilir. Kendinizi dışlanmış ve tuhaf karakterlere yakın mı hissediyorsunuz?
Her zaman o tarz insanlara kendimi yakın hissetmişimdir. Çünkü hayatınızın belli bir zaman diliminde o şekilde hissediyorsunuz. Değişseniz de, arkadaşlarınız olsa da, başarı kazansanız da, popüler olsanız da o tip hislere hayatınız boyunca sahip olacaksınız. Ayrıca bir hikâyeyi hakkında her şeyi bilmeden anlatmayı ve gizemini korumayı da çok seviyorum.

Neden filmi Kuzey İngiltere’deki Blackpool sahilindeki bir otelde çekmeyi seçtiniz? Orada daha önce çekim yapmıştınız.
Bir gün Blackpool’un belediye başkanı olmayı umuyorum. (Gülüyor.) Orası benim hakkımda çok şey söylüyor. Orada bir Killers videosu yapmıştım. Ben Kaliforniya’nın batı yakası sahilinde büyüdüm ve Santa Monica iskelesi tanıdık bir şeydi. Orada birkaç film çektiler. Bir tanesi Dennis Hopper’ın denizkızı bulan bir denizciyi oynadığı Nide Tide’dı. Gençken oraya çok giderdim ve o iskele benimle hep konuşurdu. Sanırım bu yüzden Blackpool’u çok seviyorum. Solgun ancak içerisinde duygusal, trajik, şiirsel, eğlenceli ve görsel öğeler barındırıyor. O tip yerlere kendimi hep yakın hissetmişimdir.

Bazı kaynaklar filmin X-Men filmleri ile benzeştiğine dikkat çekti. Bayan Peregrine süper kahraman filmleri arasında nasıl bir yere sahip?
Açıkça görülüyor ki, süper kahraman tarzı gayet iyi durumda. Ancak bu hikâyeye ben o açıdan bakmıyorum ve hikâyenin daha insancıl olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu yetenekleri bir süper güç değil, daha çok bir ızdırap diye açıklıyor. Her çocuğun kendine ait bir tuhaflığı var ve tam olarak bununla ilgileniyordum. Bu bir ‘Dünyayı kurtaracağız!’ değil ‘biz olduğumuz kişiyiz, bu bizim özelliğimiz ve belki bir problemden veya bir sorundan çıkmanıza yardım edebiliriz’ durumu. Beni bağlayan şey, hikâyenin fazlasıyla insan seviyesinde olmasıydı.

Bayan Peregrine’i canlandıran Eva Green ile ikinci kez çalışmayı neden seçtiniz?
Eva ile ilgili tuhaf bir hisse sahibim. Kendisinde eski gizemli bir film yıldızı havası var ve bu yüzden onun çok doğru olduğunu düşündüm. Onu tanıyorum ancak onu tamamen bilmiyorum ve hakkında en sevdiğim şey de bu gizem. Herkesin herkes hakkında her şeyi bildiği bu dünyada, gerçekten bir bağ kurabildiğiniz ve hakkında her şeyi bilmediğiniz birinin olması çok güzel. Onun içindeki gerçek güzelliği buldum. Aynı zamanda çok güzel fikirleri var ve her an bir kuşa dönüşecekmiş gibi gözüküyor. (Gülüyor.) Çok kaliteli birisi ve aramızda gerçek bir bağ var.

Çocukken nasıl biriydiniz?
Kendimi biraz Benjamin Button gibi hissediyordum. 13 yaşıma girdiğimde kendimi adeta 80 yaşındaymış gibi hissediyordum. Bu yüzden çocuklara çok güveniyorum. Aileler ‘Bu çok korkunç!’ diyebilir ancak çocuklar sınırlarını biliyor ve dediğim gibi gayet güvenliler. Sanırım tuhaf bir şekilde her zaman aynı hissedeceğim. Sadece biraz daha genç.

Kitabın yazarı Ransom Riggs daha önceki filmlerinizin hayranlarından mı?
Onunla biraz konuştum, bu soruyu ona sormadım ama öyle olduğunu düşünüyorum. Ona sormalısınız. Gerçekten mükemmel birisi ve ne kadar genç olduğunu görünce çok şaşırdım. Torunum olabilirdi. Çok iyi bir ruha sahip. Benim için en zor olan, romanda sevdiğiniz şeyleri başka bir ortama uyarladığınızda onu yeniden sevmekti. Romanın yazarının, uyarladığınız filmi gördüğünde beğenmesini umarsınız. Eserinizi yazarına göstermek seyircilere göstermekten çok daha korkunçtur. Sweeny Todd’u Stephen Sondheim’a gösterdiğimde, çocukken okul müdürünün odasına götürülmüş gibi hissetmiştim. Ancak o benim en büyük destekçilerimden biri oldu.

Bu kadar şöhrete sahip olduktan sonra, bir Tim Burton filminin nasıl hissettirdiğinin farkına daha mı fazla varıyorsunuz?
Bu çok enteresan bir nokta ve etrafımda olan herhangi birine sorarsanız, benim teknolojiden çok uzak biri olduğumu ve internete ne kadar az bağlandığımı öğrenirsiniz. Tüm hayatım boyunca tuhaf çocuk olarak tanımlandım ve bir birey olmak için uğraştım. Birey olup bir şeyler başardığımda, tüm konuşulanlardan kendimi uzak tutmaya çalıştım. Kendim hakkımda bir şeyler duymayı sevmiyorum. Bu yüzden internet de kullanmıyorum. Pencereden dışarı bakmaya zaman ayırmayı daha çok seviyorum. ‘Filmim yeterince hâsılat yapacak mı?’ gibi finansal sorulardan kendimi uzak tutuyorum. İşimin sadece sanatsal tarafına yoğunlaşmak bana çok daha büyük yarar sağlıyor.