Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
20/09/2017

Şevket Çoruh, Baba Sahne'yi anlatıyor

6 Ekim'de yeni sezon için perdelerini açacak olan Baba Sahne'yi kurucusu ünlü oyuncu Şevket Çoruh'tan dinledik. 


Ünlü oyuncu Şevket Çoruh’un geçtiğimiz yıl büyük emeklerle İstanbul’un kültür ve sanat hayatına kazandırdığı Baba Sahne, yeni sezona 6 Ekim Cuma günü başlıyor! Kendi prodüksiyonu olan “Bir Baba Hamlet” ve “AşkÖlsün” oyunlarını bu sezon da tiyatroseverlerle buluşturacak olan Baba Sahne, farklı tiyatro gruplarının oyunlarına ve renkli konserlere de ev sahipliği yapacak.
(Gizem Ertürk)

Öncelikle bir tiyatro sahnesi açmaya nasıl karar verdiğinizi anlatır mısınız?
Bu kararı almamda, bu dönemde başımıza gelen birçok şey etkileli oldu tabii… Birçok arkadaşımızın işsiz kalmasından tutun da tiyatro salonlarının kapatılmasına; sanatın ve sanatçıların özgürlüklerinin elinden alınmasından sansüre kadar birçok nedeni var. Fakat burada olmamızın en büyük nedenlerinden biri de bir özgürleşme çabası… Kendimize ait bir özgürlük alanı yaratmak ve meslektaşlarımızla paylaşmak istedim.

Çalışmalar ne zaman başladı?
2015 yılının mart ayında buranın satılık olduğunu öğrendik. Daha öncesinde de birçok yere bakmıştık. Bir cesaret ettik ve hemen işe koyulduk. 755 gün süren bir inşaat sürecimiz oldu. Hâlâ da devam ediyor, bitti derken yeni bir şey çıkıyor. 1 Nisan’da açılışımızı yaptık. Zor ve meşakkatli geçen iki seneden sonra içinde huzur bulacağımız bir sahne hâline getirdik.

İsmini “Baba Sahne” koymanızın özel bir sebebi var mı?
Birçok isim düşündük. Ama Baba’ya Türkçe lügattaki anlamı yüzünden karar verdik. Baba; kızan, karışan, kışkırtan, koruyan, kollayan ve manası yokluğunda daha çok anlaşılan kişi anlamına geliyor. Baba hiçbir lehçeden türetilmemiş, çocuk sesinden türetilmiş. Bu yüzden çok anlamlı buldum.

Açılıştaki duygularınızı öğrenebilir miyiz?
Başka bir âlemdeydim. Gerçekten açabildik mi, yapabildik mi, durumundaydım. Hem ekonomik olarak hem Türkiye’nin koşulları yüzünden hakikaten çok zor bir dönemdi bizim için.Doların çok yükselmesi ekonomik olarak bayağı yordu açıkçası. Ama her şeye rağmen sonunda bitirdik ve açtık.

Salonu gezdiğimizde ustalarınıza saygının izlerini görüyoruz…
Bize ilham veren isimler bunlar… Bu isimlerin başında Yıldız Kenter, Ferhan Şensoy ve Müjdat Gezen gelir. Onlar sevdikleri ve inandıkları bir iş için tiyatro sahnesi açmış insanlar. Çok büyük destek olmadan, kendi çabalarıyla açtıkları salonlar bunlar. Ustalarımızın yalnızca söylediklerini değil yaptıklarını da yapıyoruz.Ustalara saygının en büyüğü aslında benim de ustam olan Savaş Dinçel’in 75’inci yaş gününde ona hediye olarak ismini taşıyan salondur.
 


Pekçok tiyatro da size destek veriyor, bir dayanışma örneği görüyoruz…
Genco Erkal, Ferhan Şensoy, Müjdat Gezen, Demet Akbağ, Tiyatro Adam ve Moda Sahnesi gibi birçok tiyatro ve tiyatrocu bize destek olmak için tiyatromuzda oyunlar oynamaya başlıyorlar. Bunlar benim için çok sevindirici, hepsine buradan teşekkür etmek istiyorum.

Gelelim etkinlik takviminize… Sanatseverleri neler bekliyor?
Günay Karacaoğlu’nun oynadığı, Murat İpek’in yazdığı ve Barış Dinçel’in yönettiği Aşk Ölsün oyunu sezon boyunca devam edecek. Bununla beraber Murat Akkoyunlu ile birlikte oynayacağımız Bir Baba Hamlet oyunu devam ediyor. Tüm tiyatroseverleri tiyatromuzu ziyaret etmeye, en azından çayımızı içmeye bekliyoruz.

Tiyatronu gelecekte nasıl hayal ediyorsun?
Baba Sahne’yi kendi yerim gibi görmüyorum. Birçok arkadaşım ile beraber açtığımız bir yer. Burayı açtık, eyvallah ama asıl mesele bundan sonra başlıyor. Oyunlar oynanacak ve etkinlikler yapılacak. Burası yaşar hâle gelecek. Sonunun başka tiyatrolar gibi olmasını istemem açıkçası. Burası İstanbul varoldukça, Kadıköy varoldukça bir tiyatro salonu olarak kalacak.

Peki gelecek planları neler?
Avrupa yakasında bir sahne daha açma fikrimiz var. Onun adı da Ana Sahne olacak. Muammer Karaca Tiyatrosu’na talibim. Çok metruk, üzücü bir halde… Bana verirlerse çiçek gibi yapacağıma söz veriyorum.

Geçmişteki hicivli komedinin yerini bugün dertsiz tasasız komedilerinalmasını nasıl yorumluyorsun?
Derdi olmayan komedi olmaz. Zaten bütün komedilerde ana konuda çatışma vardır. Bu çatışma da hayatla olan çatışmadır. Özellikle bulunduğumuz koşullarda ağlanacak hâlimize gülmek konulu komedilerin çok tutacağını -çok tutması gerektiğini- düşünsem de,açıkçası başımıza böyle şeyler gelmiyor. Bu kadar derdin arasında insanlar sinemaya gidip hiçbir şey düşünmemeyi tercih ediyorlar. O yüzden de son yıllarda çok derdi tasası olmayan komediler yapılıyor. Bu bir tercihtir, olmalıdır da. “İnsanlar neden böyle bir şey yapıyor?” diyemiyorum. İnsanlar düşünmek istemiyorlar çünkü… Hergün bin tane olay oluyor, bombalar, şehit haberleri... Hayatımızda keyfimizi kaçıracak onlarca şeyin arasındasinemaya gidip hiçbir şey düşünmek istemeden gülmek istenmesini anlıyorum. Bunu yapmak da yaptırabilmek de muhteşem…