Gaye Su Akyol, Bubituzak ile Peyote Cennet Bahçesi’nde!

İstanbul’un kült mekânlarından Peyote, geçtiğimiz hafta açtığı Burgazada şubesi Peyote Cennet Bahçesi ile bu yaz adından sıkça söz ettirecek gibi. Sırada Gaye Su Akyol ve Bubituzak konserleri var. 17 Haziran’da gerçekleşecek konseri biletleri Biletix’te satışta.

Gaye Su Akyol
Biraz nostaljik, biraz fantastik müzisyen Gaye Su Akyol, 2014 çıkışlı ilk albümü Develerle Yaşıyorum’da çizdiği rock ve alaturka uyumuyla dinleyiciye yeni bir boyutun kapılarını araladı. Kasım 2016 itibarıyla raflarda yerini alan ikinci stüdyo albümü Hologram İmparatorluğu ile ilk albümündeki başarısını devam ettirdi. Albüm, Türkiye’de Dunganga Records, dünyada Alman menşeili Glitterbeat Records etiketiyle yayımlandı ve albüm prodüktörlüğünü Akyol, Ali Güçlü Şimşek’le birlikte üstlendi. Alaturka müziğe birkaç tutam 60’lar sci-fi estetiği serpen; eskiyle yeniyi buluştururken tanıdık makamlarla tebessüm ettiren Gaye Su Akyol, müziğin farklı gezegenlerine hipnotik bir zaman yolculuğu sunuyor. Akyol’un müziği; enstrümanları da ahenk içerisinde, bir anason kokusunda buluşturuyor. Alaturka yaylılar; ud, keman ve trompet gibi enstrümanlarla adeta dans ediyor. Gaye Su Akyol’un “yeni müziği” ile sanat müziğinin busesi konarken yanağınıza, kendinizi saykodelik bir uzay boşluğunun içinde süzülürken bulabilirsiniz…

Bubituzak
2011’de İstanbul’da Ali Güçlü Şimşek, Görkem Karabudak ve Emrah Atay tarafından kurulan Bubituzak; daha ilk albümüyle dikkatleri üzerine toplayan gruplardan. 2014’te Pasaj Müzik etiketiyle yayımlanan ilk albüm Uzay Yolları Taşlı’nın ardından 2015’te Bir Varmış Bir Yokmuş filminin müziklerini ve soundtrack albümünü yaparak filme, kendilerine has müzikal dokunuşlar kattılar. Bu yılın başında sanatçı inisiyatifli kendi şirketleri Dunganga Records’dan yayımladıkları ikinci albüm Boyutlar ile “algı kapılarını tutkuyla havalandırdılar”. Ocak 2017 çıkışlı albümde Rock’n’roll’un Anadolu coğrafyası ve sokak jargonuyla harmanlandığını; bir yandan da garage, surf, saykodelya, punk gibi türlerin izlerini hissetmek mümkün. Gulyabani, Turist Ömer, Indiana Jones, Schostakovich ve Ravel gibi farklı ilham kaynaklarıyla ortaya çıkan sinematografik dil de bu albümün dikkat çekici bir diğer özelliği.