Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
FİLM
28/09/2019

Son kanı Rambo dökecek: Rambo: The Last Blood

Aksiyon sinemasının 80’lerde yaşadığı çıkışta en büyük paya sahip karakterlerden biri de Rambo’dur. Sylvester Stallone’un Rocky’le birlikte en sevilen rolü olan Rambo, 20 Eylül’de beşinci kez salonlara dönüyor.

80’lerin aksiyon yıldızlarının adlarını duyduğumuzda aklımıza en kült rolleri gelir. Bruce Willis dendiğinde Die Hard’ı, Arnold Schwarzenegger dendiğinde Terminator ve Conan’ı, Jean-Claude Van Damme dendiğinde Bloodsport ya da Kickboxer’ı düşünmeden edemeyiz. Sylvester Stallone özelinde de bu durumun karşılığı Rambo ve Rocky karakterleriyle yaşanır. Stallone, yıllar içerisinde Cobra, Lock Up, Tango & Cash, Cliffhanger, Demolition Man ve Daylight gibi pek çok kült filmde oynamış olsa da akıllara kazınan iki karakter her daim sabit kalmıştır. Rocky’nin durumu ortada, kendi filmleri bitmiş olsa da Creed’le beyazperdede boksa devam ediyor. Rambo ise uzun süredir inzivadaydı; ancak belli ki geri dönüşünün vakti çoktan geldi!
 



Rambo gibi maskülen bir steroid yığınının bir edebiyat kahramanı olması size de tuhaf geliyor mu? Edebiyat profesörü David Morrell’in 1972 yılında kaleme aldığı First Blood, yayımlanmasının üzerinden tamı tamına 10 sene geçmişken, 1982’de çekilen ilk Rambo filmiyle global bir fenomene dönüşmüştü. Sylvester Stallone’da Rocky’nin şampiyonluk kemeri duruyordu; ancak ünlü aktörü 80’lerin “militarist” aksiyon sineması piyasasında rakipsiz kılacak olan film Rambo: First Blood olmuştu. Arnold, her ne kadar Predator ve Commando gibi filmlerle bu alanda da başarı yakalamış sayılsa da, Rambo bir başka seviyedeydi! Morrell’in kitabındaki Rambo öyküsü, pek çok Vietnam gazisinin savaştan dönünce yaşadığı travma sonrası stres bozukluğuna bağlı toplumsal dışlanmışlığı irdeliyordu. Amerikan hükümetinin savaşın göbeğine atıp sonrasında unuttuğu harcanan hayatlar, Morrell’e ilham veren şey olmuştu. İnanılmaz bir finale sahip olan Morrell’in kitabını okumanızı tavsiye ederiz zira sinemadaki Rambo’nun finali kitapla oldukça alakasızdı. 
 



İlk Rambo filminin kült statüsünde olduğu yadsınamaz bir gerçek. Her ne kadar Stallone, filmin ham kurgusunu izlediği zaman nefret edip filmi yok etmek istemiş olsa da, yeniden çekilen finali ve geçirdiği sağlam kurgu değişikliğiyle Last Blood, bugün bile keyifle izlenebilen haline kavuşmuştur. Rambo II (1985) ve Rambo III (1988) her ne kadar ilk filmin kalitesinden uzak olsalar da gişede sağlam kâr etmiştir. Bu arada Stallone’un bu iki filmle birden Altın Ahududu ödüllerinde “En Kötü Erkek Oyuncu” ödülü kazandığının da altını çizelim! Yaklaşık 20 yıllık sessizliğin ardından 2008’de beyazperdeye dönen Rambo, çıplak elle en çok insan öldürülen film olarak sinema tarihine geçmiştir: Tam 236 kişi! Üç John Wick filmi toplamı kadar adamı tek başına “tokatlayan” Rambo abimize saygılar sunuyoruz.
 



Filmin adının Last Blood olması bize pek inandırıcı gelmiyor. Eğer filmin gişesi bütçesini dörde ya da beşe katlarsa, beyazperdede daha çok Rambo filmi izleriz. “Son” Rocky filminin üstüne iki Creed filmi geldiğini, Stallone’un şu sıralar bir Rocky Balboa dizisi için fellik fellik dijital platformlarla görüştüğünü unutmayalım. O yüzden tedbiri alıp, “şimdilik son” Rambo filmine odaklanalım: Rambo, dede yadigârı çiftliğine dönüp inek sağmak istese de bela peşini bırakmaz. Çiftliğindeki sadık çalışanının kızı Meksika uyuşturucu kartelleri tarafından kaçırılınca iş başa düşer ve Rambo küllerinden doğar. Bugüne dek Amerika’da, Vietnam’da, Sovyet-Afgan cephelerinde kelle avlamış olan Rambo abimiz, yeminini bozar ve karteli dize getirmek için çiftlik arazisini bubi tuzaklarıyla dolu bir ölüm havzası haline getirir. Yani Evde Tek Başına’nın Noel tatilinde geçmeyen ve çocuksuz versiyonu da diyebiliriz. Şaka bir yana, Rambo’yu seviyoruz ve özlüyoruz. Bir ton saçma sapan filmin devamı geliyor da Rambo’nun neden gelmesin? Rambo: The Last Blood, 20 Eylül’de ülkemizde vizyonda olacak.