Postkolik_Loader
Haberi Paylaş!
RÖPORTAJ
04/12/2019

İlker Savaşkurt, ikinci uzun metraj sinema filmi Akis'i Postkolik'e anlattı

Genç yönetmen İlker Savaşkurt, Damat Koğuşu’nun ardından yeni filmi Akis ile sinemaseverlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. 2020’nin ikinci çeyreğinde vizyona girecek film, sıra dışı senaryosu ve hikaye kurgusuyla ön plana çıkıyor.

Bize öncelikle yeni filminden bahseder misin?
Akis, isminin de anlamı gibi, bir çeşit yansımalar bütünü, birbirine çarpan ruhların sersemliğidir. Geçmişten bugüne uzanan insani hallerin, gerçek ve hayali kişilerin, metaforların, bir çeşit araf evreninde çarpışıp durmasıdır. Akis ile türler arası organik ilişkileri sinemasal anlatım içinde bir araya getirip, edebi literatürün yanı sıra doğu ve batı felsefelerinin ve evrensel soruların peşinden giderek, Türkiye sineması adına yeni bir bakış yaratmayı hedefliyoruz. Bu filmle, yaşadığımız coğrafyanın geçmişten bugüne gelen sinema alışkanlıklarında ikinci bir kapı açmayı, kendine has bir anlatım biçimi kurmayı amaçladık.

Filmin konusu nedir?
Akis, dili ağırlıklı olarak İngilizce olan bir Türk filmi. Öyküsü Türkiye’de geçiyor. Farklı milletlerden karakterlerin bir otelde buluştuğu, yerelden evrensele doğru geçit kuran, fantezi türünde bir film. Bu yönüyle, uluslararası örnekleri üzerinden bakıldığında sıklıkla gördüğümüz fakat Türkiye sinemasında pek de karşımıza çıkmayan bir yöntemin öncüsü olma potansiyeli de taşıyor. Film, İstanbul'un turistik açıdan popüler bir noktasında yer alan ‘Ashu’ isimli bir otelde geçiyor. Filmin özgün hikâyesi Mehmet Kala’ya ait. Akis, Mehmet Kala’nın 2012 yılında kaleme aldığı bir tiyatro oyunuydu ve bir otel odasında geçiyordu. Oyunun karakterleri de, gene filmde yer alan Aziz Sodom, Raven ve Shadow'du.
 



Hazırlık süreci nasıldı?
Akis, benim ikinci uzun metraj filmim. Dolayısıyla bu sefer hazırlık süreci bir öncekine nazaran daha kısa sürdü. Reji ve teknik ekiple de ilk filmim Damat Koğuşu’nda beraber çalıştığımız için, teknik olarak hazırlanmamız epey rahat ve hızlıydı. Filmimizin çekimleri 10 gün sürdü. Bu süreyi imkânsız bulanlar var. Bu noktada önceki filmimiz Damat Koğuşu’nun çekim süresinin 14 gün olduğunu hatırlatmak isterim. Film öncesi hazırlığı uzun ve yeterli tuttuğumuzda filmin çekim süresi kısalıyor. Şunu da eklemek isterim; bu 10 gün içinde ekstra mesailer harcamadık ve 12 saat kuralını bozmadık.

Oyuncu kadrosundan bahseden misin?
Selçuk Yöntem, Ali Süreyya Tuncer, Taro Emir Tekin, Yasemin Szawlowski, Elit Andaç Çam, İbrahim Aköz, Simona Theoharova ve Mustafa Noyan Arat gibi hem çok deneyimli hem de ilk deneyimini yaşayan oyuncular bir araya geldi. Akis’in kadrosunda genelde Türk oyuncular yer aldı. Aynı zamanda ana dili İngilizce olan Avrupalı aktörlerle de bir araya gelen ve aynı sahneyi paylaşan bu oyuncular, kariyerleri adına eşsiz bir deneyim yaşarken, cesur ve öncü bir hareketin de parçası oldular.

Neden İngilizce bir film çekmeyi tercih ettin?
Neden olmasın? Tiyatro metni ve sonrasında senaryo, olaylar Türkiye'de geçmesine rağmen, daha evrensel bir üsluba ve konuya sahipti. Hikâye, konu gereği her dilde yaşanabilirdi. Otele gelen misafirler de yabancı olunca bu fikir ortaya çıktı. Bugün dünya sinemasında ana dili farklı olmasına rağmen İngilizce çekilen filmleri görüyoruz. Netflix’te bunun pek çok örneği görülüyor. Türkiye sinemasında örneklerine rastlamıyoruz, bu kapsamda öncü olduk diyebilirim.
 



Film ne zaman vizyona girecek?
Filmin Türkiye prömiyerini ve diğer festival gösterimlerini yaptıktan sonra, 2020’nin ikinci çeyreğinde vizyona girmesini planlıyoruz.

Damat Koğuşu ile Akis arasındaki süre içinde farklı projelerin oldu mu?
Aslına bakarsan Damat Koğuşu'nun yayını ve Akis'in çekimi arasında sadece 1 yıl var. O süreçte müzik klipleri ve reklam filmleri çektim. Bu aralıkları daha çok diğer projelerin hazırlığı ve geliştirilmesi için kullanıyoruz.

Türk sinemasının geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsun?
Türk sinemasının hâlâ gideceği bir yol olduğunu düşünüyorum. Başarılı yönetmenler ve filmlerimiz var, ancak dünya sinemasında daha köklü bir yer edinmek için daha cesur işlere imza atılması gerek. Türk sinemasında bizim gibi genç kuşakların, yeni yazar ve sinemacıların daha cesur işlere imza atması gerekiyor. En azından bunu denemelerini, diğerlerine örnek olmalarını ve cesaret vermelerini isterim. Sanıyorum Netflix, BluTv ve türevleri gibi mecralar, genç yeteneklerin vitrine çıkmasına yardımcı olacaktır. Bu konuda umutluyum. Biz de Akis ile bu cesareti göstermeyi hedefledik. Ülkenin genç sinemacıları olarak, bizimle bu yolda yürüyenlere cesaret vermeyi hedefledik.